KOBİ’ler için üretimde çeşitlilik mümkün mü?
Almanya’da makine endüstrisinde üretim yapan 6 bin üretici var. Yılda yaklaşık 400 milyar dolarlık hacim yaratıyorlar. Türkiye’de aynı alanda 12 bine yakın üretici var. Toplam yaratılan hacim Almanya’dakinin onda birini bile bulmuyor. Durum başka pekçok sektörde de farklı değil. Çok sayıda KOBİ, birbirinin aynı ürünler üreterek rekabet etmeye, büyümeye çalışıyor. Hal böyle olunca döngü kırılamıyor, KOBİ’lerin ömrü ne yazık ki uzun olmuyor.
Hükümet sanayide atılım peşinde. Hem açıklanan Orta Vadeli Program’da hem 9 maddelik reform paketinde sanayide hedeflenen dönüşüm niyeti açıkça ortada.
Türkiye’de işletmelerin yüzde 90’ının KOBİ’lerden oluştuğunu düşünürsek bu dönüşüm demek ki KOBİ’ler tarafında olacak.
Ne yazık ki bu kadar basit değil..
Avrupa’nın kobi tanımına uygun düşen, belki bizim orta ölçekliler olarak adlandırabileceğimiz şirketler için durum fena değil ama küçük işletmeler için tablo vahim:
1 Kayıtdışı almış başını gitmiş. Haksız rekabet dizboyu
2 Finansman sıkıntısı ve sermaye eksikliği nedeniyle ölçekler küçük
3 Ölçek küçük olduğu için verimlilik düşük
4 Arge ya da teknolojiye yatırım yok. Katma değerli üretim yapılamıyor, ürünler çeşitlendirilemiyor.
Teşvik şart
İstanbul Sanayi Odası Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, “Asıl küçük ölçekli işletmelerin dönüşüme ihtiyacı var” diyor. Bu dönüşümün temeline de teşvik mekanizmasını koyuyor ve şöyle diyor:
“Teşvik ettiğimiz 4 ana unsur olmalı. Birincisi firmaların ölçek ekonomisine geçmesini teşvik etmelisiniz. İkincisi kalite çok önemli. Türkiye markası dediğiniz, yurtdışında oluşturulan algıdır. Kalitesiz ürünlerin yurtdışına çıkışını engellemek gerekiyor. Üretim aşamasında kaliteyi destekleyen teşvik şart.
Türkiye’nin cari açık problemi var. Katma değerli üretim gerekiyor. Öyleyse katma değeri desteklememiz gerekiyor. Ve son olarak verimliliği teşvik etmek gerekiyor. Rekabeti ancak verimlilikle artırabiliriz. Verimlilikte bugün dünyada çok gerideyiz.”
En büyük engel kayıtdışı!
Adnan Dalgakıran dünyada 33 bin işkolu olduğunu, Türkiye’de ise sadece 500 işkolunda faaliyet olduğunu söylüyor.
Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, üretimde çeşitliliğin olmamasını “yapısal bir sorun” olarak tanımlıyor ve ekliyor: “Bu tabloyu hemen değiştirmek mümkün değil.”
Zeytinoğlu, Kocaeli’nde 2 bin 400 sanayi kuruluşu olduğunu söylüyor. Çok küçük ölçekli işletmeleri kayıt altına almamalarına rağmen, bunların yüzde 80’ini KOBİ olarak tanımlıyor. Üretimde çeşitlilik için ar-ge ve teknolojiye yatırımın gerekli olduğunu söyleyen Zeytinoğlu, “KOBİ’ler için en büyük sıkıntı finansman. Verimlilik yok, rekabet gücü düşük, karlılık yok. Ar-ge ve teknolojiye yatırım ancak temennide kalıyor” diyor.
“Yıkıma izin vermeli”
Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Sadi Uzunoğlu ise KOBİ’ler için katma değerli üretimin mümkün olduğu görüşünde. Bunun yolunun da yıkıma izin vermekten geçtiğini söylüyor.
Uzunoğlu şöyle diyor:
“Öncelikle rekabet koşullarının sağlanması lazım. Kayıt dışının bu kadar yaygın olduğu bir ortamda doğru verimli çalışanı, gerçekten katma değerli üretim yapanı ödüllendirmeniz mümkün değil. Bütün KOBİ’leri ayakta tutuyoruz. KOBİ’leri büyütmek istiyorsak önce haksız rekabet yaratan kayıtdışı KOBİ’leri bitirmemiz lazım. Katma değer yaratan, arge yapan, ürünü çeşitlendirenler ayakta kalabilsin. Bunu yapacak olan da devlettir. İş bununla bitmiyor. Eğitim ve finansman da önemli.
Yapılması gereken çok şey var ama önce yıkıma izin vermek gerekiyor. Kayıtdışını kayıt altına almak için devlet teşvikleri artıracak, vergileri düşürecek, istihdam üzerindkei maliyetleri düşürecek ve herkese ‘bu sefer son’ diyecek. Bu sayede ayakta kalan kalacak kalmayan gidecek. Aksi halde sermaye birikmiyor, KOBİ’ler KOBİ olarak kalmaya devam ediyor.
Güney Kore örneği
Linked In’de oluşturduğumuz KOBİ Destek platformumuzda, bir sonraki haftanın programının konusunu tartışmaya açıyoruz. Yeri gelmişken değerli yorumlarınız ve sorularınızla katkılarınızdan dolayı teşekkür ederim. Üretim modeli ve ürün çeşitliliği konusundaki tartışmaya Cemalettin Damgacı, Güney Kore örneğini vererek katılmış ve şöyle demiş:
“Üretimde çeşitliliği genel anlamda ele alırsak bugün gelişmiş bazı ülkelerin her şeyi üreterek değil belli sektörlere yoğunlaşarak dünya çapında başarı sağladıklarını görmekteyiz. Güney Kore belli sektörlerde dünya markası yaratarak bunun en güzel örneğini ortaya koymuştur. Belli bir üretim dalında ya da üründe çeşitlilikten bahsediyorsak, bunu sağlamak için öncelikle Ar-Ge’ye ve tasarım çalışmalarına önem vermemiz, yurtiçi ve yurt dışındaki müşteri talep ve beklentilerini iyi analiz etmemiz gerekir. Bu konuda yine Kore örneğinden hareket edersek örneğin elektronik alet ve cihazlarda ürün çeşitliliği artık takip edemeyeceğimiz boyutlara ulaşmıştır.”
Türkiye’yi Almanya gibi gelişmiş bir sanayi ülkesi ile karşılaştırmak mümkün değil. Ama Güney Kore gayet iyi bir örnek.
Prof Dr Sadi Uzunoğlu, “Bugün orta gelir tuzağı konusunda tartışırken de hep Kore’yi örnek alıyoruz” diyor ve ekliyor:
“Biz Kore ile aynı koşullarda başladık. Kore şu anda 25 bin dolar kişi başına geliriyle dünyada yarattığı markalarıyla öne çıkıyorlar. Arge ve teknolojide inanılmaz iyiler. Biz kayıtdışını çözemediğimiz sürece kimseyle rekabet edemeyiz. Eğitim önemli, ‘arakla getir değil ar-ge’ yapmalıyız.”
Gelecek programın konusu “ihracatta yeni pazarlar” olacak. Soru ve görüşlerinizi beklerim.